Haber

Fethi Açıkel: “Türkiye Orta Doğu, Afrika ve Latin Amerika’da Gelir Sapması En Derin Ülke Grupları Arasında”

CHP Genel Başkan Yardımcısı Fethi Açıkel, “AKP, ülkeye sürüklediği ekonomik ve toplumsal krizle birlikte orta sınıfı adeta tasfiye etti. AKP’nin rant rejimi, üreticiyi güçlendirmek yerine kayırmacılıkla ayakta kalan verimsiz ve vasıfsız katmanlar yarattı.” AKP’nin profesyonel, eğitimli ve üretken kesimleri, “Gelir eşitsizliği ve yüksek hayat pahalılığı dünyanın en eşitsiz ülkeleri haline geldi… Türkiye, Orta Doğu, Afrika ve Latin Amerika ülke kümelerinin ortasında yer alıyor. en derin gelir dağılımı eşitsizliği. Çalışanlara yasal olarak ödenebilecek en düşük fiyat seviyesi olan taban fiyat artık Türkiye’de” Artık her sektörden ve her kademeden çalışan için neredeyse norm haline geldi.”

CHP Genel Başkan Yardımcısı Fethi Açıkel, AKP’nin 21 yıllık iktidar döneminde emekçi orta sınıfın yoksullaşmasını inceleyen bir araştırma yaptı. Konuyla ilgili Açıkel’den yapılan açıklama şöyle:

“AKP’nin rant zenginlerini ön planda tutan ekonomi politikalarıyla, geçen yıl giderek artan sayıda vatandaşımız yoksulluk sınırında veya altında yaşamaya başladı. Gelir eşitsizliği ve hayat pahalılığı, dünyanın en eşitsiz ülkeleri arasında kıyaslanamaz hale geldi. 2013 10 yıl sonra Türkiye’nin milli geliri 2 trilyon dolara çıktı ve kişi başı gelirin 25 bin dolara ulaşacağını iddia eden AKP’nin vaatleri gerçekleşmedi.2022 yılı sonunda milli gelirimiz yüzde 905,5’te kaldı. milyar dolar ve kişi başı gelir 10.655 dolar.

“AKP TARAFINDAN ÜLKE İÇERİSİNDE YARATTIĞI EKONOMİK VE SOSYAL KRİZ, ORTA SINIFIN TAMAMLANMASINI MÜMKÜN KILDI”

AKP, 80 yıllık emeğin bu birikimini 20 yılda yerle bir etmiş, ülkenin içine sürüklediği ekonomik ve toplumsal krizle birlikte orta sınıfı adeta tasfiye etmiştir. AKP’nin rant rejimi, meslek sahibi, eğitimli, emeğiyle geçimini sağlayan üretken kesimleri güçlendirmek yerine kayırmacılıkla ayakta kalan verimsiz ve vasıfsız katmanlar yarattı. Gelir eşitsizliği ve yaşam maliyeti dünyanın en eşitsiz ülkeleri haline geldi. 2013’te Türkiye’nin milli gelirini 2 trilyon dolara, kişi başına düşen geliri 10 yıl sonra 25 bin dolara çıkaracağını iddia eden AKP’nin verdiği sözler tutulmadı.

“BAYRAMLAR, AİLE EĞLENCELERİ VE KÜLTÜREL AKTİVİTELER İMKANSIZ OLDU”

Ücretlerdeki düşüşlerin yanı sıra konut ve araba fiyatlarındaki fahiş artışlar nedeniyle başta genç çalışan aileler olmak üzere nüfusun üçte birinden fazlası kendini düşük gelirli hissetmeye başlamış ve yine üçte biri iş gücünü kaybetmiştir. ellerine geçer geçmez aylık gelir. . Bu nedenle, durağan gelirler ve hızla artan temel yaşam giderleri nedeniyle vatandaşlarımızın sadece yüzde 17’si bir ay yetecek gelire sahip. Özellikle kent nüfusunun yaşadığı bölgelerde ve metropollerde orta sınıf hanehalklarının tüketiminin yaklaşık %70’inin kira, barınma giderleri, gıda ve ulaşım harcamalarına gittiği dikkate alındığında; Tatillere, aile eğlencelerine ve kültürel faaliyetlere harcamak imkansız hale geldi. Zorunlu harcamalardaki astronomik artışlar nedeniyle yaşam kalitesi düşmeyen orta sınıfın geleceğini güvence altına almak için yaptıkları tasarruflar aşınmaya başladı.

“ORTA SINIFLARDA EV, ARABA SAHİPLENMEK İMKANSIZ OLDU”

Orta sınıf mensubu olmak demek, çalışabilme, ev ve araba sahibi olabilme, yılda en az bir kere tatile çıkabilme ve çocuklarının eğitimine yatırım yapabilmek demektir. Ancak AKP’nin rantçı ekonomi düzeninde bu imkanlar profesyonel ve çalışan kesimin elinden alınmış, orta sınıfın kendine ait ev ve araba sahibi olması imkansız hale gelmiştir. Genç profesyoneller artık tek başlarına ev bile kiralayamaz hale gelmiş, gençler geleceğe yatırım yapma ümidini kaybetmiştir. Orta sınıfın inşasını mümkün kılan ve kamu kaynaklarıyla sürdürülen kaliteli eğitim ve sağlık hizmetleri erozyona uğratılmış ve vatandaşların en temel ihtiyaçlarını bile karşılayamaz hale getirilmiştir. AKP iktidarının toplumun gelir dağılımındaki bozulmada ülkemize getirdiği nokta, alt ve orta gelir gruplarının, yani nüfusun yüzde 90’ını oluşturan 75 milyon vatandaşın ülke zenginliğinden yüzde 32,5 pay almasıdır. ve 8 milyon insanın ilk yüzde 10’unun yüzde 67’si. .5 hisseye sahiptir. Yani 8 milyonluk ülkemizin zenginliği, 75 milyonluk nüfusumuzun iki katından fazladır. 2015 yılından sonra orta ve alt gelirli kesimin payı azalırken, en yüksek gelirli kesimin payı hep artıyor. 21 yıllık AKP iktidarının ardından nüfusumuzun üst gelir grubunun yüzde 10’luk kesiminin geliri, bu grubun gelirinin 23 katı olmuştur. Bu oran; Almanya’da 10, İspanya’da 8, İsveç’te 6, Polonya’da 10, Nijerya’da 14, Fas’ta 18 ve hatta 1,5 milyar nüfuslu Çin’de 14 kez. . Türkiye, gelir dağılımı çarpıklığının en derin olduğu Orta Doğu, Afrika ve Latin Amerika ülke kümelerinin ortasında yer almaktadır. Yasal olarak çalışanlara verilebilecek en düşük fiyat olan taban fiyat, Türkiye’de her sektör ve kademeden çalışan için neredeyse norm haline geldi. 2023 yılı başında yapılan maaş düzenlemesi ile asgari ücretin yarısı ile asgari ücretin iki katı arasında maaş alanların oranı yüzde 90’a ulaştı. Özel sektörde ve kamuda çalışan eğitimli, işinin ehli profesyonellerin maaşları ile taban ücret arasında artık çok büyük bir fark kalmadı.

“2003’te bir memurun en düşük maaşıyla 24 gram altın alınabiliyorken, 2023’ün başında bu miktar 10.5 gramın altına indi”

Asgari fiyata karşı bir gerileme gram altın karşısında da görülüyor. 2003 yılında en düşük memur maaşıyla 24 gram altın alınabiliyorken 2023’ün başında bu miktar 10.5 grama düştü. Yani en düşük memur maaşı 20 yılda maliyetinin yarısından fazlasını kaybetti. . Enflasyonun artması, hayat pahalılığının artması, Türk lirasının değer kaybetmesi ve maaşlara yetersiz zam yapılması nedeniyle her alanda kamu görevlileri 20 yılda büyük kayıplara uğradı. Ocak 2023’teki gram altın fiyatlarına göre 20 yılda polisin maaşı 46,9 gramdan 16,3 gram altına, profesörün maaşı 116,8 gramdan 30,4 gram altına, uzman hekimlerin maaşı ise düştü. 60.2 gramdan 18.5 grama çıktı. .

“YABANCILARA KONUT SATIŞI SON 5 YILDA YÜZDE 203 ARTTI”

Yabancıya konut satışı son 5 yılda yüzde 203 arttı, 2022’de yabancıya 67 bin 500 konut satıldı. Yabancıya konut satışı yoluyla vatandaşlık verilmesi vatandaşlarımız açısından konut piyasasındaki arz ve talep istikrarını olumsuz etkiliyor. 2021-2022 ortasındaki 2 yıllık dönemde kiralar büyük şehirlerde 5 kattan, Türkiye’de ise 3 kattan fazla arttı. Mevcut konut kriziyle orta sınıf mülksüzleştirildi, en temel hakkı olan konuttan bile yoksun bırakıldı.

“BÜYÜK ŞEHİRLERDEN KÜÇÜK ŞEHİRLERE KİRALIK GÖÇ OLUYOR”

Yüksek kira artışları, fahiş konut satış fiyatları ve yüksek enflasyon karşısında özellikle büyük şehirlerdeki orta sınıflar yaşayacak yer bulamayınca ya daha küçük şehirlere tayin istemek ya da taşınmak zorunda kaldılar. Atananlar göreve başlayamazlar. Büyük şehirlerden küçük şehirlere adeta bir rant göçü var. 2021 yılında 408 bin kişi ile İstanbul ilk sırada yer alırken, onu 165 bin kişi ile Ankara ve 109 bin kişi ile İzmir izledi. Bu durum sağlık, eğitim gibi temel kamu hizmetleri konusunda büyük şehirlerde bile büyük bir telaş yaratıyor. Özellikle memurların yüksek kiraları ve geçim masraflarını karşılayamaması bazı şehirlerde hekim ve öğretmen sıkıntısına neden olmaktadır.

“Türkiye’de ev değil, araba sahibi olmak artık vatandaşlar için bir lüks haline geldi”

Türkiye’de konut sahibi olmak vatandaşlar için bir lüks haline geldi. 2020 yılı itibariyle Avrupa’da 31 ülke arasında kendi arabası olmayanların oranının en yüksek olduğu ülke Türkiye’dir. Vatandaşlar eski ve yıpranmış da olsa yüksek fiyat ve masraflar nedeniyle araç değiştirmeyi erteliyor. 2022 yılı sonu itibarıyla Türkiye’de trafiğe kayıtlı yaklaşık 26 milyon 500 aracın yaş ortalaması 15’tir. Orta sınıfların yılda bir kez yurtdışına tatile gitmesi sıradanken, artık evde tatil bile yapılamaz hale geldi. 10 haneden 6’sı evden uzakta bir haftalık tatili karşılayamıyor. Vatandaşların yaklaşık yarısı son üç yıldır tatil yapamazken, 10 maaşlı çalışandan 7’si tatile çıkamadı. Ülkemizin mütevazi tatil beldelerinde orta sınıfın lüks olmayan pansiyon ücretlerini karşılaması zorlaşırken, akaryakıt fiyatlarına yapılan fahiş zamlar nedeniyle tatile araba ile gitme imkanı kalmamıştır.

“SAĞLIK HARCAMALARI VATANDAŞIN CEBİNDEN ARTTI”

Türkiye’de son 20 yılda AKP’nin rantçı yaklaşımıyla özel sağlık sektörü genişledi, vatandaşın cebinden sağlık harcaması arttı. 2002 yılında 271 olan özel hastane sayısı 2020 yılında 566’ya, buna karşılık Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastane sayısı 774’ten sadece 900’e, üniversite hastanesi sayısı ise 50’den 68’e yükseldi. 2003 yılında özel okulların devlet okullarına oranı yüzde 2 ile sınırlıyken, 2022’de bu oran yüzde 25’e yükseldi ve 2021-2022 eğitim-öğretim yılı itibarıyla Türkiye’deki özel okul sayısı 14 bini aştı. Okul ücreti, yemek, servis, kitap gibi ek masrafların yanı sıra bir çocuğun eğitim masrafı, orta halli çalışan bir ailenin aylık gelirinin tamamına eşit, hatta bazı durumlarda onu bile aşıyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2023-2024 eğitim öğretim yılı için özel okul fiyatlarında en yüksek artışı yüzde 65 olarak açıklamasının ardından özel okul fiyatları yıllık ortalama 150 bin lira oldu. Bu da ailelerin çocuklarını özel okula göndermek için ayda ortalama 10-15 bin lira fedakarlık yapması demek. Ailelerin özel okul tercihi kreş seviyesinde başlamaktadır. Devlete ait kreşlerin sayı ve kalitesinin yetersiz olması, çalışma saatlerinin çalışan anne babalara uygun olmaması nedeniyle aileler asgari ücrete yakın ücret ödeyerek çocuklarını özel kreşlere göndermek zorunda kalmaktadır. 2023-2024 eğitim öğretim yılı için özel okullarda kreş fiyatları 60 bin lira ile 200 bin lira arasında değişiyor.

“EKONOMİDE İNANÇ VE İSTİKRAR YERLEŞTİRİLEREK YATIRIM ORTAMINI GELİŞTİRECEĞİZ”

Açıkel, CHP iktidarındaki sorunların çözümü için neler yapılacağını şöyle anlattı:

“CHP, toplumda refah, dayanışma ve huzurun yeniden tesis edilmesi ve kendi kendine yeterlilik merkezli bir kalkınma hamlesi ile gelir adaletinin sağlanması gerektiğinin bilincindedir. Bunun için kurularak yatırım ortamı iyileştirilecektir. ekonomide bir inanç ve istikrar ortamı böylece sürdürülebilir büyüme ve istihdam artışı desteklenecektir.Düşük enflasyon ve fiyat seviyesi sayesinde hayat pahalılığına karşı direnç artacak ve böylece orta sınıf yeniden güçlenecektir. Endüstri 4.0, yeşil dönüşüm ve dijital devrimi merkeze alan sürdürülebilir ve kapsayıcı bir kalkınma stratejisi ile ülkemizin Orta Gelir Tuzağından kurtularak Yüksek Gelir ülkeleri arasına girmesi hedeflenecektir. katma değer ve rekabet gücü, üretim yapısı ithalata bağımlı olmaktan kurtarılacaktır.

“TANIMLANMIŞ İŞ VE UYGUN ÜCRET İLKE OLACAK, GELİR ADALETİ SAĞLANACAK”

CHP, ekonomik büyüme için sadece milli gelirin değil, vatandaşın refahının da artması gerektiğinin bilincindedir. Bunun için çalışanların emeğinin karşılığını almasını sağlayacak, milli gelirden aldıkları payı artıracak kapsayıcı ve sürdürülebilir bir büyüme modeli oluşturmak gerekiyor. Beş yıl içinde dolar cinsinden kişi başı milli gelirimiz ikiye katlanacak, asgari ücret vatandaşlarımızın insana yakışır bir hayat sürdürebileceği düzeye indirilecek. Kamu çalışanları arasında fiyat ve ücret adaleti sağlanacak, eşit işe eşit fiyat ilkesi esas alınacaktır. Sanayimizi geliştirecek iş kollarındaki tekniker ve mühendislerin insana yakışır iş ilkesiyle rahat yaşayabilecekleri fiyatlar almaları sağlanacak, olumsuz iş koşullarından dolayı yurt dışına çıkmaları engellenecektir.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu